KARLOFÇA BARIŞ ANTLAŞMASI

Karlofça Antlaşması 1699
Kategori : Osmanlı Tarihi

Karlofça Antlaşması
       (1699)

Avusturya'ya  Banat ve Temesvar hariç bütün Macaristan ve Erdel Beyliği Venedik'e Mora ve dalmaçya kıyıları Lehistan'a Podolya ve Ukrayna verildi. Rusya ile ateskes imzalandı, pesinden 1700 yılında İSTANBUL ANTLASMASI imzalandı. Buna göre; Azak Kalesi Rusya'ya verildi, Ruslar İstanbul'da elçi bulundurabileceklerdi.

KARLOFÇA'NIN ÖNEMİ
a)Karlofça Osmanlının toprak kaybettiği ilk antlaşmadır.
b)Bu antlasma ile Osmanlı'nın Orta Avrupa'daki egemenliği sona ermistir.
c)Osmanlı Devleti "Gerileme dönemi"ne girmistir.
d)Ayrıca İstanbul antlasmasında Rusların Azak kalesini almaları onların Karadeniz'e inmelerini sağlamıstır.

Karlofça Barışı
Türk tarihinde gerilemeyi simgeleyen antlaşma
Türkler 16 yıldan beri Avusturyalılar, Lehliler, Venedikliler ve Ruslarla savaş halindeydiler. Can ve mal kaybına sebep olan, ülke İçinde anarşiyi hortlatan bu savaşların sona germesini artık bütün taraflar arzu ediyordu. Yalnız Rusya, Türkler'den toprak koparmak İçin savaşı sürdürmek emelinde idi.

Avusturyalılar, galibiyetle bitirdikleri bir savaştan sonra yapacakları barışın kendilerine ıçok yarar sağlayacağını biliyorlardı. Ayrıca Avrupa'da "Mukaddes İttifakla girmeyen Fransa yeni ve güçlü bir devlet olarak ortajya çıkmış, komşularını tehdit etmekte, tedirgin etmekteydi. Türkler'in toparlanıp tekrar saldırmaları ve hele zafer kazanmaları Avusturya'yı, kazandığı her şeyi kaybettirecek bir duruma düşürebilirdi. Nitekim Türk padişahı savaş istiyor, onu ancak çevresi frenliyordu.

Padişah düşmandan değil, yeniçerilerin bozulmuş olmasından yılgındı. Yeniçeriler artık Türk ordusunun vurucu kuvveti değil, yıkıcı kuvveti haline gelmişlerdi. Bu yüzden bafış görüşmelerine razı oldu.
Müttefikler barış konferansı için sırasiyle Viyana, Debrecen, Segedin ve Salankamen'i teklif ettiler. Osmanlı Devleti bunların hiçbirini kabul etmedi. Sonunda barış konferansının Belgrad'ın 65 kilometre kuzeybatısında bulunan Karlofça kasabasında yapılması taraflarca kabul edildi. Uzun süren müzakerelerden sonra nihayet 26 Ocak 1699 günü, Karlofça'da barış antlaşması imzalandı. Bu barışla yaklaşık 16 yıldır devam eden savaş sona eriyor, fakat Osmanlı Devleti için duraklama devri tam olarak başlamış oluyordu.

Karlofça Antlaşması 20 maddeden ibaretti ve başlıca hükümleri şunlardı:
* Bütün Macaristan, Slovenya ve Transilvanya Avusturya'ya bırakılacaktır; Hırvatistan Avusturya'da, Bosna Osmanlı Devleti'nde kaacaktır. Budin eyaletinin yalnız Semendre sâfeavi Türkleri olacaktır. Buna göre Belgrad Türkler'in bir sınır şehri haline geliyor, başka bir deyişle Türk sınırları bu şehre kadar geriliyordu.
* Venedikliler de kârlı çıkıyordu: Mora Yarımadası, Cerigo, Cerigotto, Hidra, Salamin, Ayamavri adaları ile Dalmaçya'nın bir kısmı onlara bırakılıyordu.
* Lehistan'a bırakılan yerler şunlardı: Podolya, Galiçya'nın Türk kesimi, Kamaniçe Kalesi ve Ukrayna'daki bazı topraklar. Dniester (Turla) Nehri Osmanlı Devleti ile Lehistan sınırını çizecekti.

Rusya bu barışı imzalamıyor, ancak iki yıllık bir ateşkese razı oluyordu. Birbuçuk yıl sonra Ruslar'la yapılan ayrı bir antlaşmaya göre de Azak ve çevresi onlara bırakılıyordu. Ruslar'ın zaptettikleri dört kale ise yıkılarak Türkler'e teslim edilecekti. Rusya ayrıca o tarihe kadar Kırım Hanlığı'na verdiği yıllık vergiden kurtuluyordu.

Ruslar'ın Karadeniz'e inmelerini kolaylaştıracak bütün talepleri reddedildi. Padişah II. Mustafa "Rusları sarayımın içine bırakırım da, Karadeniz'de dolaşmalarına asla izin vermem" demişti.

Osmanlı İmparatorluğu'nun hemen
hemen tüm Macaristan'ı, savaşı kaza-
nan Avusturyalllara bırakmasına yol
açan (1699) Karlofça Barışı, Müslü-
manların gözünde, tarihin akışına uy-
gun düşmeyen bir olaydı. İşin kötü
yanı, böyle büyük bir yenilginin temel
teolojik ilkelerle de uyuşmamasıydı.
Bu ilkelere göre, Hazreti Muhammed'
in yandaşları kendilerini aşağı görüp alay eden Mekkelilere
saldırıp onları yendiğinden beri, savaşta kazanılan zaferler, her zaman Allah'ın yapılanları desteklemesinin bir belirtisi
ve bir onayı idi. Bu durumda, Allah nasıl olur da, kendi
çarpık inançlarına göre bile gitgide daha yanlış yollara sapan Hıristiyan domuzların ve imansızların yanında olabilirdi? ( Dünya Tarihi, William H. McNeill )

Yorumlar

Popüler Yayınlar